20 Mayıs 2009 Çarşamba

Yas...

Dün, güneşe en yakın yere oturdum... Sağ olsun rüzgâr hiç yalnız bırakmadı beni. Önce tenim yandı, sonra canım... İçim acıdı, gözlerim kanadı...
Pazartesi günü duyduğumda ölüm haberini, hiç inanmamıştım.
- Olamaz ya! Türkan Saylan ö-le-mez! Demiştim.
Yo, hayır yanılmadım işte. Ölmemişti. Yalnızca bizi kandırıyordu.
Bugün ve dün, güneşe en yakın yere oturdum. Tenimin yanmasına aldırmadım. Tenim yanıyordu yanmasına da, en çok yüreğimi vuruyordu yangınları. İçim acıyordu. Bir kez daha görebilmek isterdim onu. Pişman oldum. O’nunla birlikte, neden gitmemiştim hastaneye? Çok pişmanım.
Bugün, en çok yüreğim yandı, yanıyor. Başımız sağ olsun... Hocamızı, Türkan Saylanımızı kaybettik. İçimiz acıyor. Bitiyorum, bitiyoruz. Canımız yanıyor.
Başımız sağ olsun. Yüreğimizde kor, gözlerimizde yaş, aklımızda sen ve yüzümüzde gururla karışık bir hüzün...
Başımız sağ olsun... Türkan Hocamızı kaybettik...
Sakın, “dostlar sağ olsun!” demeyin...
Başımız sağ olsun... Türkan Hocamızı kaybettik... Yastayım... Yastayız... Biz biteriz, dağılırız... Özlemin toparlar bizi... Yüreklerde küllenmesi zor bir kor bıraktın. Paylaşamadığımız her şey için üzgünüm... Toprak, sana yakışmadı!
Yastayım, yastayız...
Başımız sağ olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder