31 Ağustos 2009 Pazartesi

Şehit!

Adın hala dudaklarımda kanıyor.
Acım hala yaramı yakıyor da en derinden,
Hissetmiyor hiçbir şey gidişinden.
Çiçek kokan hasret miydi bizi ayıran?
Elimdeki mürekkep tükenmiş,
Seni yazacak kâğıt bulamıyorum…

Tırnağı etten ayırmak gibiydi bizimkisi.
Ve ayrılık kokuluydu.
Bu kez mezar taşıydı hasretlerin buluşma noktası.
Ve senin adını içeren her mezardan toprak aldım bugün.
Yarama merhem olsun diye,
Dağıttım sen kokulu odama…

Sen gideli yıllar olmuş,
Kapım çalınmadı kalp ağrısında…
Sen gideli yollar olmuş,
Dağlar aşılmadı hasret kokusuyla…

Bugün harpten bir iz daha aldım boynuma.
Bugün ben de asker oldum,
Bugün ben de şehit oldum!
Ve yaralı bir kuş sandılar beni.
Sandıklara yazdılar adımı.
Ve kirli bir yemin gibi ellerde taşındım bugün.
Mezarının üstüne istedim mezarımı.
Ve bugün son bir yeminle Tanrı’ya gittim.
Harpten bir iz daha aldım boynuma bugün.
Bugün ben de şehit oldum, arkadaş!
İkimiz için, askerlerimiz için, şehitlerimiz için, vatan için!
Bugün, ben de şehit oldum, arkadaş!


ARZU BIÇAKÇI

30 Ağustos 2009 Pazar

Eski Bir Gün.

Yokuş aşağı merdivenlerin sıralı olduğu bir gençlik yaşadım,
En tazesinden…
Bugün, öyle eski bir gün ki…
Tadından yiyemediğim incirler bozulmuş,
Mevsimi geçmiş sardunyaların.

Öylesine hasrettim ki derini tıkayan o dokuya…
Hani oynardın ya hep saçlarınla…
Artık öylesine hasretim ki saçlarına…
Ben senden ümidi kestim,
Sen farkında değilken!
Bugün, öyle eski bir gün ki…
Birilerine, hiçbir zaman yansıtamadığım hisler düşmüş alnıma…
Ve sen oyunbozan bir karga gibi,
Yumulmuşsun yemek olmuş kalbime…

Açık kalmış pencereden yansıyan güneş ışığı gibi anılar.
Oysa taşlar hala soğuk.
Ve hala ıslak.
Ve sen hala uzaksın bana.
Ay’ın uzak olduğu gibi güneşe…
Bugün, öyle eski bir gün ki…
Sandıklardan birini açsam, hasretin kovalar sanki beni gece yarılarında…

Yarınlarımın umutlarını dizmişim topa,
Ve geleceğinden medet uman gençleri dizmişim sıraya.
Hani yana baksam, ayrılık, sanki bizim gecemiz…
Hangi yörünge karşılasa beni saman yoluna yakın,
Duraksarım…
Adın, hafızama yakın…
Ve bugün, öyle eski bir gün ki…
Yer altındaki seslerle karışıyor seslerimiz…
Ve bugün, öyle eski bir gün ki…
Dokunsam kaçacaksın karanlığa,
Adım atsam gideceksin geçliğimin yokuş aşağı merdivenlerine…
Ve geri attığım her adımda sileceksin adımı var olan adından…

Bugün, öylesine soğuk bir gün ki…
İliklerimdeki bitmiş tükenmiş kan bile üşürken,
Hasretin tütüyor, burnumda…
Ve soğuk alıyorum,
Bu sararmış ve eskimiş günde…

24 Ağustos 2009 Pazartesi

kol, avuç, omuz, yürek.
Açtım ne varsa sana gelebilen.
İnsan böyle oluyor bazen.
Bir ağustos günü,
esiyor rüzgâr kuzeyden...

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Ben nereye demir atsam, ah yasaklı sulardayım..


Burada kalmayı seçseydi en başında, belki de gitmesini isterdim. Belki dönmesini. Belki yıkılmasını. Belki de düşmesini isterdim. Hepsini ben isterdim. Hepsini benim için isterdim. Karşısına geçmek ve yanlış şeritten gittiğini söylemek belki de şerit değiştirmesine mani olmak isterdim. Ruhumu satmak, gizlemek ya da o anda beni her ne saklayabilirse, onu yapmak isterdim.
Yazmak için gitmeni beklemek. Beklemeyi sen gidince seçmek isterdim. Bir İspanyol gibi. Düzensiz ve bozuk ritimlerle nefes almak. Ve avazım çıktığı kadar la mordan söylemek isterdim. Ben buyum! Demeden evvel, ne olduğumu, sahiden de bilmek isterdim...
Tuvalimden akan umut dolu bir mektup olsun isterdim sana. Ne dediğini bilmeden utanan, aktığını bilmediği yaşları yanaklarından silen soluk bir anı olmak isterdim geçmişinde. Ne söyleyeceğini bile bilmeden, ayağına takılanlara ve kanayanlara aldırmadan sana doğru uçan, koşan, zıplayan ya da sana yetişebilmek için her ne yapabiliyorsa onu yapan soluk bir iz olmak isterdim geleceğinde. Uçurumdan bir lezzetle dudağından arta kalmak ve boşluklara tükürmek isterdim gizlenmesi zor nefretimi. Hiç gitmemişsin gibi yapıp, yeniden oyunumuza başlamak isterdim. Sensiz bir oyunda ebe olmak ve hayalini sobelemek isterdim. Uçsuz bucaksız bir düş gibi seni sırtıma alıp, üstlenmek isterdim tüm neşeni. Sonra katıp hüznünü hüznüme düşünmüyormuş gibi yapmak ve ben sadece geleceğimizi görmek isterdim. Hem de deli olacağımı bile bile. Hem de senden ayrılacağımı göre göre. Bilmek isterdim yaşayacağımız saliselerin ağırlığı. Sırtlamak ve uçurmak isterdim tüm yelkovanları. Zaman atmasın ya da nabzım dursun isterdim. Uçurumdan atlamak gibi bir şeydi bu... Sen yokken içimde kalan tüm nefreti tükürmek isterdim suratına. Suratının tam ortasına, hevesinden arta kalan boşluğa, nefesimdeki kini ve endişeyi tükürmek isterdim.
Hayalinde gizli o tek alacayı karalamak, sensiz yollarda seninle yürümek isterdim. Yaptığım hatadan dönememek ve çaresizliğe boyun eğmek isterdim. Senden arta kalanlarla değil senin parçalarınla yaşamak ve yürümek isterdim. Yürürken yalpalamak, sendelemek, olur olmaz düşmez ve kanamak isterdim. Boşluklara doğru. Gidişat hoş değil deyip, kolumdan tutulmasını isterdim. Kolumdan tutanın yüzündeki kahramanlık hevesini yıkıp, tutanın kollarından düşmek ve kendi çabamla ayağa kalmak isterdim.
Nice sonra bu rüyadan uyanıp, oyunuma kaldığım yerden devam etmek isterdim. Hep senin tam arkada, belanın çok ötesinde, nefesinin tam ortasında olmak isterdim. Hiçliğin kenarından geçip hayata dil çıkarmak ve senden ödünç aldığım tüm gülücükleri boşa harcamak isterdim. Tüm isteklerim bir yanaydı da ben en çok rüyalarımın gerçek, gerçeklerimin rüya olmasını isterdim. Ben seni değil, senin hayallerini isterdim. Senden arta kalanlar benim değil, her gece gördüğün o lanet rüyaların benimdi! Rüyalarımı bana geri vermeni, gecemi gündüzüme katmanı ve benden kopmanı isterdim. Acı çekmek ve yorulmak isterdim. Hayallerine girmek ve beni andıran tüm kareleri silmek isterdim geleceğinden.
Tıpkı şimdi olduğu gibi... Uzaktan sırıtmak isterdim geçmişine ve geleceğine... Bilmediğin adıma yeni sıfatlar ve boş tanımlar ekleyerek geçirdiğin bir yüzyılın boşluğunu sana ispatlamak ve en nihayetinde seni yeryüzünden uzaklaştırmak isterdim. Kesin bir ayrılık değil de can acıtıcı bir son yazmak isterdim. Kalemden mürekkep gelmedikçe damarımı zorlamak ve nihayet acıya göğüs germeyi öğrenmek isterdim.
Mürekkebin delici gücüne hâkim olmak ve yazmak isterlerdim satırları damarlarımdaki yeşil kanla... Dünyanın soğukluğunda yaslanabilecek tek omuz, dökülebilecek tek bir gözyaşı isterdim. Fazlası bize gereksizdi de, ben en çok senin hayallerini görmek isterdim...

4 Ağustos 2009 Salı

Soyunmana gerek yok bana bir kaç tatlı söz lazım
Uyuyana kadar kal yeter bitmiş uyku haplarım..