27 Aralık 2009 Pazar

kahverengi gözler - 5


Bir yerden sonra, soluğum da ağır geliyor bana. Ağır geliyor sensiz günler, gülümsemeler.
Dilime dolanan kahkahalarını özlüyorum. Fakirliğimizi ve sıcaklığımızı… Bunları düşündükçe sana olan uzaklığım daha da büyüyor. Büyütüyor içimdeki özlemin onu… İçimdeki bu yazar, insanlığımı bir bir alıyor benden. Her satır, yaptığım hataları vuruyor yüzüme. Biliyorum, ben kaybettim seni…
Dün yine seni anımsadım telefonun yanından geçerken. Asırlardır adın yankılanmıyor telefonda. Şimdi senin ismini söyleyen herkese lanet ediyorum. Lanet ediyorum, bize ait olanları bir başkasıyla harcamana…
Bak, Noel’e tam beş gün var… Oysa benim şimdiden, tüm Noellerim sona erdi bile…
Bende kalan yanını, Paris’te geçirdiğimiz günleri, İzmir’deki kargaşayı, hiç çıkarmadığın atkını, çocuk gülüşlerini, kalbime yankı yapan kahkahalarını, Paris kokunu ve kahverengi gözlerini özledim!
Kalbimdeki boşlukta, yeri doldurulamayanımsın, geçmişimsin. Bu sensiz ve kahverengi gözlerinsiz geçireceğim ilk Noel olacak. Kahkaha atacak diller, bense bir kadehi dolduracak kadar ağlayacağım. Dilek de dilemeyeceğim yeni yıl için… Biliyorum sen de dilemeyeceksin… Bir yanım sendeyken, hangi dilek tutar ki bizi?
Sen farkında olmadan, kolunu omzuma her attığında, ben sana yeniden âşık olurdum. Birazdan kapı çalacak ve yine gelen sen olmayacaksın. Kâbuslarım bölünmeyecek hayalinle. Günler gelip geçici, kalanlar yalnızca geceler olacak. Ve sen her gece süslemeyeceksin yatağımı. Sensin uyanacağım mevsimlere. Zaten öyle değil mi? Tüm düşlerim seninle, kahverengi gözlerinle.
Bu sensiz ve Paris kokunsuz geçireceğim ilk Noel olacak. Biri dolu, biri boş olacak kadehlerin! Özleyeceğim belki seni ama sevmeyeceğim eski gibi. Sen kolunu omzuma atmayacak, ben Paris kokunu içime çekmeyeceğim. Kahverengi gözlerin yakmayacak bedenimi, bir kadehi kırmayacak kalbim ve ben, sevmeyeceğim artık seni…
Nakarat diyordum en son. Kalbimin nakaratı. Paris kokunu ve kahverengi gözlerini özledim sevgilim.
“Bir elimde defne, bir elimde sevdan; kalbim Ege’de kaldı!”

12 Aralık 2009 Cumartesi

kahverengi gözler - 4


Bu, sensiz ve kahverengi gözlerinsiz geçirdiğim ilk Noel olacak. İki hafta içinde, hayata yeniden sarılacağım sensiz. Bir sabah uyanacağım ve sonra Noel olacak. Sen takvimimdeki son yaprak gibi üzerime düşecek ve yakacaksın beni kahverengi gözlerinle… özlemeyeceğim seni belki de… bu, sensiz, kahverengi gözlerinsiz ve Paris kokunsuz geçirdiğim ilk Noel olacak. Ama ben muhtemelen aldırmayacağım buna. Sen varmışsın gibi dökeceğim kırmızı şarabı kadehine ve yakacağım kırmızı mumunu hasretine… belli belirsiz kolunu omzuma atmanı, dostluğunu, arkadaşlığını, kardeşliğini, Paris kokunu ve kahverengi bildiğim yeşil gözlerini özleyeceğim aşkım… ama yine de sensiz geçireceğim bu Noel’i… sen ülkemde bile olmayacaksın bu vakitlerde. Ben sabah uyandığımda seni göremeyeceğim ve muhtemelen korkutan titreyeceğim. Yalın ayak çıkacak sokaklara ve elimde bıraktığın ufacık bir notla, seni arayacağım labirent evlerde… sen muhtemelen beni unutmuş olacaksın. Uçakta, yeni bir aşka başlamış olacaksın. Bense geçtiğimde her sokak, duyduğum her çığlıkta seni hatırlayacak ve sana birikeceğim sayfalarca. Kahverengi gözlerini ve Paris kokunu özleyeceğim.
Çok da sevmezdim seni. Belli belirsiz kolunu omzuma atmanı ve gözlerimin için yakmanı severdim. Gülüşünü ve yalan söyleyen dudaklarını severdim.
Bu sensiz, kadehinsiz geçirdiğim ilk Noel olacak… olsun… sensiz geçireceğim son Noel olsun… ben bir sabah uyandığımda, seni yeniden yatağımda göreyim. Etraf dağınık olsun ve ben sana kızgınca söveyim. Dilime hakim olamayıp, kırayım seni. Noel’in hatırına, yine barışalım sevgilim. Sen kendinde olmadan kolunu omzuma at ve ben, yine aşık olayım kahverengiyi çalan gözlerine ve bana uzakları anımsatan, Paris kokuna.

kahverengi gözler - 3


Kar yağdığı zaman, soğuktan kızaran ve ufalan gözlerini, kahverengi gözlerini, kahverengi kirpiklerinde sözlerini yalanlayan bakışlarını severdim en çok.
Dost değil miydik zaten biz? Hayata ve hayatın kahverengisine dosttuk. Kışa dosttuk. Mevsimin son dakikalarına dosttuk. En çok da yeni yaşında, kar tanelerinin altında dans etmeye ve zıplamaya dosttuk.
Taktığın şapkanın altından çıkan saçlarının, kahverengiden sarıya çalmasını severdim. Her gülümsediğinde, bembeyaz teninin ışıldamasını severdim. Vakit Noel’e her yaklaştığında, elinde bir fincan kahveyle hayatının en güzel anını yaşıyormuşsun gibiydin. Kar tanelerinin bulutlardan kopuşunu izlerken, aslında seni büyük bir özlemle izleyendim…
Akşamları sıcak olurdu genelde ev… şöminenin başına geçer ve beni cam kenarında, benimle baş başa bırakırdın. Çoğunlukla konuşmazdın benimle. Köpüren içkinin köpüklerini yudumlar ve bakışlarını bana çevirirdin. Sabahları uyandığımda, evi çam ağaçlarıyla süslü bulurdum. Noel yaklaşmış olurdu muhtemelen. Ve sen kendinde olmadan kolunu omzuma her attığında, ben sana yeniden aşık olurdum…
Kar yağdığında, soğuktan kızaran ve ufalan kahverengi gözlerini ve başımı döndüren Paris kokunu severdim aşkım… kirpiklerini yanağıma her değdirdiğinde, heyecanlanmamızı severdim… taktığın şapkanı ve yağan kar taneleri altında yankılanan seslerimizi severdim…
Kahverengi gözlerin ve başımı döndüren Paris kokunla, Noel’i kutlamamızı severdim…

kahverengi gözler - 2


Kahverengi gözlerin vardı senin… rüzgarın yönüne göre akan yaşlarını göz bebeğinde biriktiren, kahverengi gözlerin… her uyandığımda sana bakmayı korkutan cinstendi gözlerin. Çok da güzel değildi hani. Ama öyle alacalı, öyle derindi ki, gökyüzünün mavisini kıskandıran cinstendi gözlerin… her an daha çok özledim, her özlediğimde daha çok görmek istediğimdi…
Dünyada dolaşan, çokça gözden farklıydı seninkiler. Neye, neden baktığını, nasıl bakacağını bilirdi… bilirdi de, senin gizlediklerini, senden habersiz söyleyemezdi gözlerin.
Bir sabah uyandığımda, seni yanımda göremeyeceğimi bildiğimdendi, üzerine bu kadar titreyişim, seni bu kadar isteyişim… yaptığım açıklamaların hiçbiri gerçek gelmezdi ki sana! Zira hayaldim ben senin için, masaldım. Çok da sevmezdim seni. Yalnızca özler ve yolunda yorulmuş gözlerini beklerdim. Yanındayken, sana hiç belli etmeden uyurdum ben. Gözlerimi sımsıkı kapar ve gözlerimde gözlerini görmeyi dilerdim…
Birazdan uyanacaksın ve gözlerin yine kahveye çalacak… aynaya bakacaksın umarsız. Siretin de, suretin gibi berrak gelecek sana. Hiç bilmediğin bir hevesle, güneşe kapanacak kirpiklerin. Sonra odanın, salona uzanan koridorunu geçeceksin, ufak ve rahat adımlarla. Evde tek başına olacaksın muhtemelen. Ve en sevdiğin şeyi yapacak, kahveni yudumlayacaksın camın hemen kenarında, televizyonun karşısında… bilmediğin geleceğinde kahverengi gözlerini kapayacak ve Noel’e birkaç gün kala, Paris kokunla yakacaksın burnumu…
Kahverengi gözlerin vardı senin… Paris kokunla başımı döndüren ve bilmeden kolunu omzuma attığında, beni sana aşık eden, kahverengi gözlerin vardı…

kahverengi gözler - 1


uyanınca gözlerinin kahverengi olmasını severdim en çok. hep kahverengi olmasını severdim gözlerinin en çok.. kahverengi aşklar yaşamayı severdim. ayrılık günümüzde, elimde bir fincan kahvenin olmasını ve aslında kahvenin bana yasak olmasını severdim.. uyanınca başının dönmesini ve gözlerinin kapanmasını... bilmeden kolunu omzuma atmanı, gözlerime bakıp, için için parlamasını severdim. istediklerin hemen olmayınca, susardın sinirinden. ben senin, bana benzemeni severdim. çok da tanımazdım seni. yalnızca anlattıkların ve uykularımızda geçen sabahlarımızda severdim seni. geçmeyen günlerde, paris kokunu özlerdim. ben seni hep özlerdim. hep korkardım sana alışmaktan ve tam alışmışken gitmenden. gittiğinde arkandan bakmaktan. hep o ağacın altında, bana kendini anlatmanı özlemekten korkardım. iki kelime derdin yalnızca. zira tek bir ortak yanımız vardı... ama ben inatla severdim kahverengi gözlerini, beni içine çeken, paris kokunu...

uyanınca gözlerinin kahverengi olmasını severdim en çok. hep kahverengi olmasını severdim gözlerinin en çok.. kahverengi aşklar yaşamayı severdim. ayrılık günümüzde, gözlerimden kahverengi yaşlar akmasını severdim... ne yeşili, ne mavisiydi aşk... benim tek bildiğim, senin kahverengi gözlerindeki aşktı... ben hep kahverengi aşklar yaşamayı ve seni bir fincan kahvenin ardından kalan tortulara benzetmeyi severdim. kahverengi gözlerinin, elaya dönmesini severdim.

ben seni hep sever, kahverengi gözlerini hep özlerdim aşkım... gittin... artık gözlerim kahverengi bakmıyor. özlemiyorum da seni... özlesem kahverengi düşecek aklıma. alnıma saçlarım, saçlarıma kar... nice kış geçti ardından, nice sevda türküsü yaktım. nice kahve pişirdim ocağımda, nice kahve tortuları tükürdüm boğazıma. ama hiçbiri, kahverengi gözlerin gibi olmadı. hiçbiri, kahverengi bildiğim, yeşil gözlerin gibi olmadı aşkım...