5 Mayıs 2009 Salı

ÇocukLuk


Çocuk olmak, korkmaktır. Çocukken korkmak gerekir. Sokak lambalarından, köşe başında pinekleyen “amca”dan, annelerin korkuttuğu “bak geliyor” dedikleri ama hiç gelmeyen o zalim adamlardan, miladı geçmiş, bozuk sütlerden, oyuncağının bahçeye düşmesinden, babanın eve sinirli gelmesinden, annenin sana bağırmasından ve en çokta yıldız kaymasından korkmak gerek. Çocukluk, sandığınız kadar da basit değildir. Gece ışık olmadan yatamaz hiç bi çocuk. Ya da en korktuğu anlarda, başındaki televizyona sığınır ve uyuyamaz. Çocukluk, özgürlük değildir. Çocukluk, kısıtlanmış bir, koşullu müebbettir.
Çocukluk korkudur, telaştır... Çocukluk kardeşler arasında adalet, anne-baba arasında geçim kaynağıdır. Çocukluk harekettir. Özgürlüğü kısıtlanmış bir hareket. Ve çocukluk büyümektir. Gün be gün, aynanın karşısında, saçlarının ağarmasını beklemektir.
Çocukluk, bir geçiş dönemidir. Kendi ekseninde dönen bir çemberdir. Durduğu yerse gökyüzünün sonu, köprüden önceki son çıkışın eşiğidir. Çocukluk paylaşmaktır, çocukluk ağlamaktır, gözyaşıdır, salya-sümüktür. Çocukluk, sevgi dilenmektir, açlıktır, sefalettir. Çocukluk sanıldığının aksine pembe değil, siyahtır. Ve yüreğinde binlerce öğüt, binlerce kişilik taşır. Savaşın çocukları gibi...
Çocukluk uçmaktır. Geleceğe doğru... Bilmeden ve nedensiz.
Çocukluk, şuursuzca büyümek, sebepsizce korkmaktır. Çocukluk sanıldığının aksine, yaşamamaktır!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder