14 Kasım 2010 Pazar

Kahverengi Gözler - 7

Sanırım bana yazdıran, sen ya da bir başkası değil de, kış mevsimi. Tamam, kabul henüz kış mevsimine girmiş sayılmayız ama dengesiz havalar beni hasta etti. “iyi de, sen hasta olmayı çok seversin…” dediğini duyar gibiyim, burayı hızla geçiyorum sevgili.


Elinin uzanıp, aklının erişebileceği yerin çok uzağından yazıyorum sana bunları. Evet, geri döndüm. Kürkçü dükkânı saçmalığına benzetme lütfen, geleceğimi zaten biliyordun. Seni yeniden kaleme alabilmek için tam on ay bekledim! Noelden bu yana hiç yazmadım diye unuttum sanma. Genelde vaktim olmadı, kelimeleri toparlayamadım diyelim. En acısı da ne biliyor musun? Seni unuttum sandım! Yazları parfümünü değiştirdiğini atlamışım sevgili…

Senden sonra çok şey değişti, çok hayatla tanıştım. Her anımı, her günümü yeniledim. Saatlerce oturmaktan bayıldığımız o kafede, biri açık iki çay söylemiş halde bile buldum kendimi. Yalnızlığımı soğuk hastane odalarıyla paylaştım genelde, şehir dışına da çıktığım oldu. “Ege bizim her şeyimiz!” derken gamzeni ikram ederekten gülümseyişini hatırladım hep. Sustum sonra, yürüdüm yol boyunca. Bana seni, yolları ve gitmeleri hatırlatacak her şeyi yaptım. Delirdim bir zaman sonra, yazın en sıcağında üşüdüğüm bile oldu. En kötüsü de ne biliyor musun? Paris kokunu hiç duymadım sevgili…

Sonra fikrimi ne mi değiştirdi? Çok iyi hatırlıyorum, yazdan sonbahara usulca geçerken takıldığım yapraklardan birinde, ismini okudum. Adın, sesin, kokun; kulağımda, burnumda ve tüm hücrelerimde yankı yaptı. Mevsimsel şarkılarla dolu, koskoca on ay geçirdim sevgili.

Yeniden yazmaya karar vermem, seni gördüğüm güne denk geliyor. Sabah uyandığımda elinde o bilindik kupa bardağınla camın hemen sol yanında, seni gördüğümde, olanları bir düş sanıyordum. Değildi. Sen bilinçsizce kolunu omzuma atmış, Paris kokunla burnumu yakmıştın. Hafif ağlamaklıydı gözlerin, kahverengiden elaya çalıyordu sanki. İşte o anda, hayatımın yeniden değiştiğini sandım. Biz sahiden de konargöçerdik sevgili.

Paris kokunu, elaya çalan “kahverengi gözlerini” , anlamadan ve hiç beklemediğim bir anda kolunu omzuma atmanı özlemişim. Sana yine âşık oldum sevgili. Duymayı bir daha hiç istemediğim sesinle güne başlar oldum. Çok da sevmezdim seni, bilirsin. Yalnızca kopmayı aklıma bile getirmediğim alışkanlığımdın benim. Alışkanlık hafif kalacak, bağımlılıktın belki de. Aslında sen değil de, senin kahverengi gözlerindi ruhumu tetikleyen.

Söz veriyorum, Paris kokun burnumda hiç bitmeyecek. Baktığımda kahverengi gözlerin gözlerimi hep yakacak. Ve kolun omzumla her buluştuğunda, havasını soluduğum her şehir yeniden yanacak. Yakacak sesin kulağımı, bir şehir baştanbaşa âşık olacak.

Şimdi sus sevgili, vedaların tadını çıkar…