19 Mayıs 2009 Salı

Rimellerin Yemini.


Bugün yeminliydi. Satır satır baştan dizecekti anılarını... Aralanması gereken sandıkları aralayacak ve karşısına çıkanlardan kaçmayacaktı. Ağlamayacak, kahkaha atmayacaktı. Bugün yeminliydi. Yaşlarını, yüreğine akıtacaktı. Vakti gelmişken, vakit geçirmemeliydi.
Ağlamak... Ağlarken en güzel kadınlar bile çirkinleşir. Fakat masum olur ağlayan insan, yüce gönülden bile. Ağlayanın karşısında, susar gönül, içine döner ve saklar gün batımını. Gün batımı daha çok yakar insanı. İnsan, gün batımında daha çok yanar...
Hani bol makyajlı, alanın en güzel kadınları vardır ya... Onların dahi, ağlayınca rimelleri akar ya gözlerinden... Oluk oluk gelir ya simsiyah boya kirpiklerden... Sonra suret döner ya, kirli bir palyaçonun, kirli ellerine... Ve eller saç tellerinde birleşip, kirpiklerde kopar ya... İşte öyle derinden ağlamıştı kadın... Bugün, burada, bu saatte ve sırf bu yüzden, kadın olmaktan NEFRET EDİYORDU! Yaş saklanabilirdi de, nefret saklanamıyordu bavulda... İlla bir yerlerden çıkıp, yüreğine mesken ediyor, zihnine tünüyordu insanın. Zira nefret de, akan kandan farksızdı...
Akışına bırakmak hayatı ve akışına kapılmak hayatın... Öncesi ve sonrası hayatın. Nihayet sonrası var bu kez... Ya olmasaydı diyemiyorum. Senden öncesi, hayattan öncesi, elbet vardı. Hayatım nerede bitti, kim, ne için bitirdi? Hayat, bitebilir miydi? Senden önce ve senden sonra... Hayatın senden önceki kısmında hep akışınaydı yaşamım. Sürdüğüm rimel, allık, giydiğim etek ve taktığım çanta... Uygun muydu birbirine, önemi var mıydı bunun? Yoktu. Zira senden önce hayat, akışınaydı. Fakat gün döndü güneye, sen çıkıverdin kuzeye. Gördüm seni. Gördüm... Ve senden sonra, seninle beraber, senin sayende ve sen varken hayatın akışına, senin akışına kapılmıştım. Yörüngem yoktu. Olsun istemiyordum. Olmuyordu. Hiç olmamıştı. Sen varken, nasılda dans ederdim topuklarımda... Sen yoksun... Ve dans etmek bi yana, ben artık yürümekten dahi korkuyorum...
Bugün sitem bayraklarını çektim arşa. Hayata sitem, sana sitemdi belki de... Ben ağlardım ağlamasına da, sen ağlayamazsın hayat! Ağlama hayat, ağlama... Ağlama, ağlarsan rimellerin akar, çirkinleşirsin... Hayata asla yakışmaz çirkin olmak... Ağlama hayat, rimellerin akar, çirkinleşirsin!
Hayatın kirpiklerinden sana bakmak... Ve o ince tellerin arasından seni görmek... Onca kalabalığın içinde dahi gözlerimiz birleşmişti... Gözlerimiz birleşmişti birleşmesine de, rimellerim yine akmıştı! Yine palyaçoya benzemiş, yine kirletmiştim ellerimi.
Bugün yeminliydi. Açmayacaktı bavulunu. Sandıklar çoktan tozlanmış, fotoğraflar sararmıştı. Bugün yeminliydi. Rimelini bol sürecek, doya doya ağlayacak, rimelleri akacak ve palyaçonun kirli ellerine benzeyecekti.
Bugün yeminliydi. Hayatı ağlatıp da, çirkinleşmeyecekti. Hayat ağlarsa, rimelleri akardı. Rimelleri akan kadın ne kadar güzel olabilirdi ki? Hayat kadın mıydı? Önemi yoktu. Kadın hayattaydı ya!
Bugün yeminliydi.
Hayatı ağlatmayacaktı...Oysa hayat, göz yaşıyla başlamıştı... Göz yaşıyla son bulmamalıydı...
Bugün yeminliydi.
Ağlamayacaktı. Ağlamamalıydı. Hayat, bir kez de olsa, onu kıskanmalıydı.
!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder