18 Mart 2010 Perşembe

"çık bu oyundan çık her replik sobe
sözcüklerin gönderdiği yerden
kim sağ salim dönebilmiş geriye"

Murathan Mungan

17 Mart 2010 Çarşamba

yazaryazaryazaryazar ve asla yazmaktan bıkmaz. zira inanır, kaybettiklerini kalem-kağıtta bulur. ve bilir, keşke'lerinden arınıp, iyiki'lerini yalnızca kalem-kağıtta tadar.
insan ki, hal ve vaziyetini kelimelere döküp mürekkebi beyaz kağıtlara yemin ettirmeden, insanlığın gereklerini yapmış olamaz.
bir yazar, insandır.
bir insan ki, ancak yazar'sa insandır!

15 Mart 2010 Pazartesi

Baltalimanı'nda Ameliyat

“Hayata sınır kapısı koymak mıdır aslolan” diye düşünerek geçirdim birkaç dakikayı. Fazla değil, yalnızca bir gündür hastane ortamında ameliyat öncesi geçirebileceğimiz en eğlenceli zamana oynamıştık.

Ameliyattan bir gün önce yani 21 Şubat Pazar günü, oldukça harikaydı. Ameliyat öncesi hazırlıkları tamamlamış, üstelik hastanemizde çekilen Kalp Ağrısı dizisinin çekimlerini izlemiş ve yemek yiyebileceğimiz son saatleri iyi değerlendirmiştik. Akşam altıda iznin çıkmasıyla kendimizi Baltalimanı’nın gecesinde bulmuştuk. Biraz içe çekilen gecenin ayazı, banyodan yeni çıkmışlıkla üşümeme çabası ve az biraz ameliyat korkusuyla geçirmiştik birkaç saati daha. Saatlerin on ikiyi göstermesiyle de su ve yemekle olan ilişkimizi kesmiştik. Sonrası birkaç saat daha muhabbet, kahkaha ve heyecan dolu gözyaşlarıydı… Bolca ağlamış, kahkahalarımızdan korkularımızı silmiştik aslında. Üstelik aldığımız her nefesi borçlu olduğumuz Tanrı’ya dualarla bile geçirmiştik birkaç dakikayı… Merdivenlerin başına tünemiş, sessizce de düşünmüştük yarınımızı.

Gecenin ancak yarısında sıcacık hastane yatağıma yatmış ve kalem-kâğıtla buluşmanın mutluluğunu hissetmiştim. Kalbimden ve kalemimden geçenlerle, bu gece İstanbul’un benimle uyumasını dilemiştim. Ardından tek nefeste uyuduğum Baltalimanı gecesi gelmişti…
Hastanede geçirdiğim beş günlük rutin uyanışlarımın ardından, ameliyatıma denk gelen altıncı günde de saat altı civarında uyanmıştım. Kahvaltı etmeyecek olmanın kazandırdığı zamanla, biraz daha uyumaya çalışmıştım. Hemşire kontrolünün ardından kaçan uykumla beraber kalkmıştım. Günün ilk ameliyatını olacak olan koğuş arkadaşlarımdan Firdevs’i ameliyata hazırlamıştık. Ve saatler 7.30’u gösterdiğinde ameliyathaneye kadar onunla gitmiştim. Koğuşa ağlamaklı dönüşümün ardından Baltalimanı’nın sabahında, kendi ameliyatımı ve ziyarete gelecek olan ailemi heyecanla beklemiştim. Onların hastaneye gelmeleriyle, yine güvenliğe görünmeden dışarı çıkabilmeyi başarmıştım. Sonrası günlerin özlemi, tatlı sohbeti ve Boğaz esintisiyle sarılı bir heyecandı.

Sonrası mı? Koğuşa döner dönmez ameliyat sırasının bende olduğunu öğrenmemle devam ediyor günün sonrası. Ameliyat elbisesini giyip, bir güzel de sedyeye yatıp, ameliyathaneye gidiyorum. Ameliyathanenin kapısında Baltalimanı’nın en harika hemşirini görmemle ağlamaklı ifademden de kurtuluyorum. Ve böylece, ameliyathanenin içinde buluyorum kendimi. İçerisi öyle soğuk ki… Birkaç soru cevap, doktorların kendi arasında konuşması ve ameliyat araç gereçlerinin hazırlanmasının hemen ardından, genel anesteziyle yaklaşık iki saat sürecek olan sancısız bir uykuya dalıyorum.

Ameliyathaneden çıkarılırken gözlerimi açıyorum. Olanları tam olarak hatırlamıyorum ama etraf soğuktu ve ben üşüyorum diye sayıklıyordum. Bir odada süresini tahmin edemediğim kadar bekledim. Bu süre içinde baş dönmem azalmış bu kez de nefes alamaz olmuştum. Oksijenli müdahalenin ardından ayağımın ağrısını hissetmiş olacağım ki, çok ağrıyor diye ağladığımı hatırlıyorum. Gerisi bölük pörçük birkaç görüntü… Yalnızca sürekli telefonum çalıyordu, birileriyle telefonda konuşuyordum. Başım çok kalabalıktı. Ağrım o kadar çok vardı ki, ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Yaklaşık altı şişe serumdan sonra, altı saati de doldurmuştum. Yemek yedim mi hatırlamıyorum. Sanırım bi ara doktor gelmişti. Ne söylediğini bile anımsamıyorum. Aklımda tek kalan, ameliyattan çıkan herkesin uyuduğuydu. Yalnız ben uyuyamıyordum. Saat bir ya da iki civarıydı… Hemşirenin, “sana narkoz etkisi yapan bir ilaç ve ağrı kesici iğne yapacağım, ardından uyuyacaksın” dediğini hatırlıyorum. Tahmin edebileceğin gibi sonrası yok. Ertesi sabah koltuk değneklerim alınmış, taburcu olmaya hazırdım. Önce koğuş arkadaşlarımla sonra hastanede kaldığım süre içinde tanıştığım insanlarla vedalaşmıştım. Sonrası uzun tabii…

Şimdi geriye dönüp bunları düşündüğümde gülümsüyorum. Başta hastane günleri iğrençtir diyenleri yalanlıyor, ardından hastanedeki bazı kişileri tanıdığım ve onlarla hala görüşebildiğim için mutluyum diyebiliyorum. Ne demişler, insanın hayatta bazı şeyleri yaşaması gerekirmiş.

Şimdi mi? Şimdi iyiyim. Ve tabii tümörüm. Ondan da kurtuldum. Dikişlerim alınalı üç ya da dört gün oldu. Tahmin edersin ki yaram çok çirkin. Ayrıca yürüyorum! Üstelik ayağımda sargı olmadan ve artık tek değnekle yürüyorum!

Zira biliyorum, uzun bir yola çıktım ve bu yolda, adım adım yürüyorum…

Metin Sabancı Baltalimanı Kemik Hastalıkları A.E. Hastanesi
9. Baltalimanı Koğuşu
22-23 Şubat Pazar/Pazartesi 2010
Ameliyat: 12.00-14.00


Yazılan tarih: 12 Mart Cuma – 03.00

Arzu Bıçakçı

12 Mart 2010 Cuma

Ameliyat.


İyi geceler İstanbul. Bu gece ben uyurken, yanımda yalnızca senin kalmanı istiyorum. Bu gece, benimle uyur musun İstanbul? Öğrendim ki, Boğaz’ın gerçek sahipleri martılarmış. Hayır, bildiğin gibi değil bu kez içimdeki hasret. Senin kollarında, sana sarılmaya hasretim İstanbul!
Biliyor musun, hiçbir şey bu kadar somut olmamıştı hayatımda. Hiçbir acı, bedenimi daha çok sarmamıştı. Ve belki de hiçbir ihtimal, beni bu kadar meraklandırmamıştı…
Biliyorum, kızıyorsun. Bana verecek yalnızca çiçekleri olanlara inat, Boğaz’ını ayaklarımın altından akıtıyorsun. Seviyorum sana bağlanmayı ve senden kopamamayı. Ağladığımda da üzülmüyorum aslında. İçim ferah. Zira biliyorum, akıttığım her damla yaş, Boğaz’ın sularında tadıyor seni…
Demiştim ya hiçbir şey bu kadar somut olmadı diye… Yalnızca saatler var ameliyatıma… Ve henüz, adının tenimde ürperti yaptığı bir odada, bedenime sıkışıp kalan tümörden kurtulacağım…
Sonrası mı? Tanrı bilir ya, sana yeniden sarılacağım İstanbul…
Bana bir masal anlat ve gölgende uyut beni. Üzülme, zira korktuğum senin karanlığın değil.
Bu gece benimle uyumayı kabul ettiğin için teşekkür ederim İstanbul. Dilerim rüyalarında huzuru, sularında aradığımı bulurum… Ve bir gün martıların gibi, senin gerçek sahibin olurum.
Yarın ben ameliyata girerken, yüzümü aydınlatan yine senin güneşin olsun…


Baltalimanı Kemik H. Hastanesi
22 Şubat Pazartesi 2010 – 01.00
Ameliyattan bir gece önce ve ameliyata saatler kala…

Hastanede

Burası Baltalimanı. Burada sabahların, senin sabahından erken konuyor üstüme. Tatlı bir esinti ve sersemliği oluyor erken gelen sabahın… Birde mis gibi Boğaz havasını çekerken kahvaltımı yapıyorum. Yalnız değilim. Koğuş arkadaşlarım var yanımda. Pek sevgili arkadaşım, üstelik doktorların bize kanka gözüyle baktığı koğuş arkadaşım Firdevs uyuyor. Fakat her şeye rağmen yalnız değilim. Baltalimanı’nın martıları ve sabahın sersemliği duruyor yanı başımda.
Bu sabah yine martıların sesine kulak verdim. Gemiler çığlık çığlığa veda ediyorlardı, geride bıraktıkları dalgalara. Oysa ben bugün, geride bıraktığım hiçbir şey için ağlayamıyorum…
Sanırım biraz daha uyumalıyım… :]

Baltalimanı K.H. Hastanesi19 Şubat Cuma /2010 – 07.20

Hastane


Bugün hastanedeki ikinci gecem, her şey yolunda gibi gözüküyor.
Sabahları martıların ekmek kavgası yaparken ya da bizim bilmediğimiz ve hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz bir şeyleri kutlarkenki çığlıklarıyla uyanmak gibisi yokmuş! Masmavi Boğaz sularının üzerinde gezinen bembeyaz martılar, insana hayatın devam ettiğini kanıtlamaya yetiyor. Ve bir de içe çekilesi Boğaz havası… Akşamları da martılar kavga ediyor. Üstelik gemi sesleri yalnız olmadığımızı hatırlatıyor. Gecenin karanlığında Boğaz Köprüsünün ışıklarından süratle geçen her araç, içimdeki hayata bakışı derinleştiriyor. Zira insan burada, paylaşmayı öğreniyor. İlk kez uzak kaldığım bir vakitte, yanımda sahiden kimlerin olduğunu görebiliyorum. Üstelik bu, her şeye yetiyor. Ayrıca etrafımdakiler, bana hayat kadar yakınlar. Zira acılarımız ve sebeplerimiz aynı. Bekleyişlerimiz, dilemelerimiz ve koğuşumuz.
Aslında sonucu ne olursa olsun, sanırım şimdilik yaşamayı seviyorum.
İyi geceler Baltalimanı…

Baltalimanı K.H. Hastanesi
18’i 19’a bağlayan gece 00.16 Şubat/2010 Perşembe

üstelik Baltalimanı'nın sabahı da özeldir.. ve burada sabahlar , senin sabahından erken konar üstüme. tatlı bir sersemlikle gelir sabah. martıların , nedenini hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz çığlıkları aydınlatır Baltalimanı'nın sabahını..ve sabaha Baltalimanı'nda uyanmak gibisi yokmuş. üstelik uyandığın , ameliyatının sabahıysa.. :]

ve Baltalimanı'nda geceler sessizdir aslında. Esintiler vardır tatlı , ruh okşayıcı. üstelik heyecanlısındır bir gece sonra gelecek olan ameliyat için. ve hazırsındır tüm korkularını Boğaz'ın sularında boğmak için..Baltalimanı'nda bir gece sessizce gelip geçerken biz Boğaz'a karşı tüm korkularımızı konuşuyorduk. Hevesliydik. Ameliyattan değil , ameliyat sonrasından korkuyorduk.. Ve tüm bunlar olurken , Baltalimanı'nın gece yarısında çay içmenin ve yanındakilere güvenmenin tadını çıkarıyorduk. :]