15 Nisan 2009 Çarşamba

Eroin!

Bir eroini şırıngaya doldurup, damarlarında şuursuzca dolaştırmak, suç mudur? Yahut şırınganın damarlarına boşalması, oracıkta bitip-tükenmesi... Sonra kayıtsızca beyninin sarsılması... Yatağın bi ucunda oluşun, ama diğer uçtan pürüzsüzce kalp atışlarının duyulması... Ardından haplara boğman kendini... Ve aslında, şırınganın halen daha damarında asılı olması... Sonra bir tabak dolusu, renk renk haplardan, seçebilmek en can yakıcısını... Şırınganın damarını zorlaması... Kızaran soluğunun, sendeki ilk heyecanı yok etmesi...
İlk tattığından bu yana, kalmaması içindeki isteğin... Eroin tamamen eridiğinde, damarlarındaki sızının son bulması... Yeni çığlıklara, ara vermeden geçiş yapılması... Ve anne kucağı gibi saklandığın eroinin tatlı kolları... İlk başlardaki tatlılığını yitirmişken, dönüp sana yüz göstermemesi... Biliyor musun, seni ne olarak gördüğünü? Sen şimdi, olgunlaşmış, onun tuzağına düşmüş, leziz bir avsın... Az bi zaman sonra şırınga damarını patlatacak, ve altın vuruş gerçekleşecek... Eğer son nefesinde eroinin tadacağını bilseydin, eminim ecelini beklerdin... Oysa ecel beklemek, bu kadar zor iken!

Ve evet tatlı kurban... Bir gün sana sonunu onun vereceğini düşünmemişken, düşlediğin her şeyi geride bırakma pahasına, yine onun kollarına sığındın... Bir 'Eylül' daha gelemezdi 'Dünya'ya !!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder