28 Nisan 2009 Salı

Az Biraz Felsefe..

Felsefeye, “haydi gel abi, iki felsefe yapalım!” diyerekten başlanmaz... Felsefe, öyle derin ve öyle içten ki... Gerekli değeri vermediğin sürece, beklediğini alamazsın. Gerçi insan, en fazla ne bekler ki felsefen? İçini aydınlatmasını ya da sorularına cevap vermesini falan mı? Sanmıyorum. En azından ben, felsefeden böyle basit şeyler istemiyorum. Ya da isteyemiyorum. Haksızlık değil mi bu? Yeryüzünde var olan tüm bilim dallarına ve bilimsel ritimdeki sanatlara katkısı olan ve hatta bazılarının temelini oluşturan, koskoca Felsefeden beklenecek şey midir bu? Ben felsefeden, biraz daha fazla kafamı karıştırmasını istiyorum. Zira ben en çok kafam karıştığında düşünüyorum.
“Saçmalamak!” Ne büyülü bir kelimedir o! Saçmalamak. Sayfalar dolusu, alabildiğine saçmalamak! Bıktırmak! Sıktırmak! İşte budur. Felsefeden zevk almak, budur.
Tabiri caiz ise, yaşamdır felsefe. Vazgeçiş ya da yeniden bağlanıştır. Olmak ya da olmamaktır. Shakspeare’in de dediği gibi, işte gerçekten tüm mesele budur!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder