12 Aralık 2009 Cumartesi

kahverengi gözler - 2


Kahverengi gözlerin vardı senin… rüzgarın yönüne göre akan yaşlarını göz bebeğinde biriktiren, kahverengi gözlerin… her uyandığımda sana bakmayı korkutan cinstendi gözlerin. Çok da güzel değildi hani. Ama öyle alacalı, öyle derindi ki, gökyüzünün mavisini kıskandıran cinstendi gözlerin… her an daha çok özledim, her özlediğimde daha çok görmek istediğimdi…
Dünyada dolaşan, çokça gözden farklıydı seninkiler. Neye, neden baktığını, nasıl bakacağını bilirdi… bilirdi de, senin gizlediklerini, senden habersiz söyleyemezdi gözlerin.
Bir sabah uyandığımda, seni yanımda göremeyeceğimi bildiğimdendi, üzerine bu kadar titreyişim, seni bu kadar isteyişim… yaptığım açıklamaların hiçbiri gerçek gelmezdi ki sana! Zira hayaldim ben senin için, masaldım. Çok da sevmezdim seni. Yalnızca özler ve yolunda yorulmuş gözlerini beklerdim. Yanındayken, sana hiç belli etmeden uyurdum ben. Gözlerimi sımsıkı kapar ve gözlerimde gözlerini görmeyi dilerdim…
Birazdan uyanacaksın ve gözlerin yine kahveye çalacak… aynaya bakacaksın umarsız. Siretin de, suretin gibi berrak gelecek sana. Hiç bilmediğin bir hevesle, güneşe kapanacak kirpiklerin. Sonra odanın, salona uzanan koridorunu geçeceksin, ufak ve rahat adımlarla. Evde tek başına olacaksın muhtemelen. Ve en sevdiğin şeyi yapacak, kahveni yudumlayacaksın camın hemen kenarında, televizyonun karşısında… bilmediğin geleceğinde kahverengi gözlerini kapayacak ve Noel’e birkaç gün kala, Paris kokunla yakacaksın burnumu…
Kahverengi gözlerin vardı senin… Paris kokunla başımı döndüren ve bilmeden kolunu omzuma attığında, beni sana aşık eden, kahverengi gözlerin vardı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder