12 Mart 2009 Perşembe

TABU

Bir felaketin eşiğinden dönen, şanslı mıdır? Neden hep kaybedilenlere bakılır? Hiç bi’ değeri yok mudur, elimizde kalanların? Neden, dünyanın değişmez kurallarına karşı koymaya çalışır insan? Hep bi’ şeylerin yanlış çalıştığını, taraf tutulduğunu düşünürüz... Neden sıkıldığımız her şeyi yarıda bırakırız? Oysa başladığımız her şeyin, sonunu da düşünürüz...
Bazen öyle bi’an geliyor ki, neye inanıp, neye güveneceğini bilemiyor insan... Hayatımızı değiştiren mucizeleri yıkan, anti-mucizeler... Bununla birlikte uzaklaşan hayaller... Hep ardından bakmak, bize düşüyor. Neden hep, “Gitme, kal!” denildiğinde, aslında etrafında gidecek, tek bir insanın bile olmadığını fark ediyor insan? Kimi zaman, duyduklarımıza inanıp, yıkıyoruz duvarları...
Zamanla bakışlar bulanıklaşıyor... Neden cümlelere büyük harfle başlayıp, noktalarla sonlandırıyorum? Cevap veremeyeceğimi bile bile, neden soru soruyorum?
Zamanla sıklaşan soru işaretleri, kişiliğimi oluşturan tabulara dönüşüyor... Neden hiç kimse, yıkamıyor tabuları?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder