7 Mart 2009 Cumartesi

ßoğaziçi Türküsü!


Boğaziçi senin için, sen onun için yıkılıyorsun. Hançerlerin saplanışı dur durak bilmiyor. Üstünkörü tanıdığın nefeslerinde ardına düşüyorsun. Tutuklu kirpiklerinde, zincirliyorsun boğazını... Ayağının yere bastığı her an, köreliyorsun belki de... O kadar dolu ki kalbin, zincirleme kazalara sebep oluyorsun. Ilık ruhundan bir tutam içiyorsun... – Ve hepsi bu kadar... – Geride kalan her şeyi unutup, akla göğüs geriyorsun. Son bulmayan haykırışların, üçgen kafeslerde... Vadinin en kör noktası... Sana, seni unutturan, sen kokulu her şey; yine sen oluyorlar...
...
Üşüyorum... Ay doğuyor, geceye... Adına bakarak, ayı susturuyorum bu gece. Titreyen vücudumun derinlerindesin... Muhtaç sevgilerde biriktirmişsin yüreğini... Gökyüzü parlıyor... Sen, Boğaziçi’nden geçiyorsun, bir hışımla... Tam da bu gece öğreniyorsun her şeyi... Gidememenin, geçememenin, yıkılmanın ve keşkenin ne olduğunu, tam da bu gece anlıyorsun. Şakakların terliyor... Bi’yığın eski, bölük-pörçük anı... Ve ardında sana kaderin cilvesi... Sessiz kalmanın çığlığını, bu gece öğreniyorsun...
...
Seher yeli düşüyor alnına... Güneşin ışığıyla şakıyor umutların. Saçların parlıyor. Aynadaki görüntüne şaşıp, tam da bu sabah hatırlıyorsun geçmişi... Şakaklarındaki iz, kollarındaki yara, kalbindeki titreme... Tam da şimdi için yanıyor. Çöküyorsun aynanın dibine. Nefesin öyle boğuyor ki seni, kıvranıyorsun. Acıyı tek başına yaşayacağın gelmiyordu aklına... Oysa etrafın o kadar da kalabalık sayılmazdı...
...
Zorla attığın adımlarda kaçıyorsun gökyüzünden... Bakışlarının keskinliğine aldanıyorlar. Salonun ortasında duran bi’yığın eşyayla bakışıp; gidiyorsun anılardan... Kaçmıyor, kovalamıyor, kovalanmıyorsun... Senin yerine işleyen dakikalardan gidiyorsun!
...
Tek izlenimin, yeni doğmuş olman. Ya da geçmişini sildiğin gün, yeni sen yaratmak... – Yaratmak, Tanrı’ya mahsustur! –
Tanıyorsun... Yeni bir Boğaziçi tanıyorsun. Parıldayan gözlerin için, kazıyorsun şakaklarındaki yarayı...
Fark ediyorsun... Elbet, yeniden sevebilirdi Boğaziçi...
Elbet, sende yeniden sevebilirdin, Boğaziçi gibi...
...
Boğaziçi’nde son icat çalgılar eşliğinde, son türküsünü mırıldanıyor...
“ Geçmiş bir hevessin nefesimde... Kuruyan gözlerimde, tek arzumsun... Ulaşamadığım, adını koyamadığım her şeysin... Sen, Boğaziçi’ndeki son türkümsün!.. “

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder