10 Mart 2009 Salı

ßoğaziçin’de Bir Rüya

Teşekkür ve minnet biriktiriyorum içimde sana... Hangisi daha ağır basıyor, bilmiyorum. Ama sana borçlu olduğum apaçık ortada... Bakışlarına, gülüşlerine, saygına ve geri kalan her şeye borçluyum... İstemediğim halde, attığım her adımda, yanında oluyorum. Adını andığım her an, karşımda oluyorsun...
“Veda Kokusu” alıyorum... Bu kelimeyi nerede, ne zaman duysam tüylerim ürperir... Yine aynı şeyleri hissediyorum. Mum ışığında dans eden gölgelerimiz adına; bu kez ağlamıyordum. Bu kokuyu aldığım her an, sevincim gibi uzakta kalıyorsun bana...
Minibüsün kapısında, ayakta duran, sıradan bir yolcuydum. Kapının açılmasıyla burnuma dolan kokuyu hissettim... Özlüyordum... Evet... Avcılar’da gittiğimiz “Köşebaşı Balıkçısı”nı özlüyordum... Ayakta durmanın verdiği güçlüğü hissetim bi’an... Ne oluyor da, özlüyordum; tüm esaretini?
İlerleyen minibüs bu kez toz-toprak kokusuyla buluşturmuştu beni. Bu kez Yenibosna’daki kafe, Aksaray’daki çarşı düştü aklıma... Bugün burnuma dolan her koku, farklı şeyleri anımsatıyordu bana... Veda Kokusuna ise, teker döndükçe yaklaşıyordum...
Yumulu gözkapaklarımın ardındaki tatsızlığı yırtıp attım. En belirgin şekilde çarpıyordu kalbim... Şöminede yanan alevlerin büyüklüğünü hesaplıyordum... İçimde yanan, o aptal şeyden fazla olmasına, ihtimal var mıydı?
Yaptığın hataları düzelttiğim gözlerim, dayanamıyordu artık, karanlığa... Tesadüf olmadığı gibi hiç bi’şey; tesadüf olmuyordu bu da...
Şimdi koltuktan fırlayıp camın ardında, inen yağmur damlalarının oluşturduğu kokuyu anımsamaya çalışıyordum... “Boğaziçi” kokuyordu her şey... En çok da o yakıyordu canımı. Senden ayrılmanın, O’ndan ayrılmak olacağını düşünmemiştim, hiç bi’vakit...
Geçen büyünün etkisi ve yanan mumların ardından, hatırlıyordum nerede olduğumu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder