8 Eylül 2010 Çarşamba

-bayram

Bayramları sevmem ben, bilirsiniz. Beş yaşımda öğrendim bayramlar’ın soğukluğunu. En güzel yanı yeni alınan kıyafetlerimdi. En cimrisinin bile o gün bonkör oluşuydu belki de. Mezarlık ziyareti sonrasında, Pierre Loti’de içilen sıcak çay da olabilir. Bayramlardan ürkmemin asıl sebebi, birilerinden ayrı olduğunuzu yüzünüze çat diye vurmasıdır. Karşı koyabileceğiniz bir ayrılık değildir bu. Yaşınızı, mezar taşına akıtabileceğinizdir yalnızca. Özlediklerinizin bir daha asla geri gelmeyeceğini, bana hep bayramlar anlattı, bana en kötüyü hep onlar öğretti.

Yarın bayram… Genelde Şeker Bayramlarının sabahında, evde tarifi imkânsız bir çikolata kokusu olur. Barış Manço’dan ‘Bugün Bayram’ şarkısını çalar babam, biz uyanalım diye. Bayramın güzel yanı yoktur aslında.

Bu sene saçlarımı kestirmeyeceğim. Hazırlanmayacağım bir başka bayrama. Yine gideceğiz mezarlığa tabii. Bu kez sıkı sıkı tutacağım toprağın elini. İçimden bir ses ‘ağla!’ diyecek, ben ağlayacağım; herkes gibi…

Bu bayram da sevdiğim tek şey, sonbahara denk gelişi. Sonbahar her zaman benim mevsimim oldu. Geçmişin geleceği örttüğü, ertelemelerden vazgeçildiği tek mevsim sonbahardır. Eğer biraz daha yazarsam, üzüleceğiz hepimiz. Bu bayram, yalnız olan herkesi ziyaret edin. Sonbaharın sahte kalabalığıyla beraber olun…

İyi bayramlar diyorum herkes gibi… Sözlerin yarıda kesileceğini, zaten herkesin aynı yöne baktığının bilinciyle. Ne diyebilirim ki? Kâğıda dökebileceğim birkaç anım olsun diye, saçlarım mesela. Uzasınlar, yine kestireceğim onları. Ben bayramları hiç sevmem zira…

arzubıcakcı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder