15 Mart 2010 Pazartesi

Baltalimanı'nda Ameliyat

“Hayata sınır kapısı koymak mıdır aslolan” diye düşünerek geçirdim birkaç dakikayı. Fazla değil, yalnızca bir gündür hastane ortamında ameliyat öncesi geçirebileceğimiz en eğlenceli zamana oynamıştık.

Ameliyattan bir gün önce yani 21 Şubat Pazar günü, oldukça harikaydı. Ameliyat öncesi hazırlıkları tamamlamış, üstelik hastanemizde çekilen Kalp Ağrısı dizisinin çekimlerini izlemiş ve yemek yiyebileceğimiz son saatleri iyi değerlendirmiştik. Akşam altıda iznin çıkmasıyla kendimizi Baltalimanı’nın gecesinde bulmuştuk. Biraz içe çekilen gecenin ayazı, banyodan yeni çıkmışlıkla üşümeme çabası ve az biraz ameliyat korkusuyla geçirmiştik birkaç saati daha. Saatlerin on ikiyi göstermesiyle de su ve yemekle olan ilişkimizi kesmiştik. Sonrası birkaç saat daha muhabbet, kahkaha ve heyecan dolu gözyaşlarıydı… Bolca ağlamış, kahkahalarımızdan korkularımızı silmiştik aslında. Üstelik aldığımız her nefesi borçlu olduğumuz Tanrı’ya dualarla bile geçirmiştik birkaç dakikayı… Merdivenlerin başına tünemiş, sessizce de düşünmüştük yarınımızı.

Gecenin ancak yarısında sıcacık hastane yatağıma yatmış ve kalem-kâğıtla buluşmanın mutluluğunu hissetmiştim. Kalbimden ve kalemimden geçenlerle, bu gece İstanbul’un benimle uyumasını dilemiştim. Ardından tek nefeste uyuduğum Baltalimanı gecesi gelmişti…
Hastanede geçirdiğim beş günlük rutin uyanışlarımın ardından, ameliyatıma denk gelen altıncı günde de saat altı civarında uyanmıştım. Kahvaltı etmeyecek olmanın kazandırdığı zamanla, biraz daha uyumaya çalışmıştım. Hemşire kontrolünün ardından kaçan uykumla beraber kalkmıştım. Günün ilk ameliyatını olacak olan koğuş arkadaşlarımdan Firdevs’i ameliyata hazırlamıştık. Ve saatler 7.30’u gösterdiğinde ameliyathaneye kadar onunla gitmiştim. Koğuşa ağlamaklı dönüşümün ardından Baltalimanı’nın sabahında, kendi ameliyatımı ve ziyarete gelecek olan ailemi heyecanla beklemiştim. Onların hastaneye gelmeleriyle, yine güvenliğe görünmeden dışarı çıkabilmeyi başarmıştım. Sonrası günlerin özlemi, tatlı sohbeti ve Boğaz esintisiyle sarılı bir heyecandı.

Sonrası mı? Koğuşa döner dönmez ameliyat sırasının bende olduğunu öğrenmemle devam ediyor günün sonrası. Ameliyat elbisesini giyip, bir güzel de sedyeye yatıp, ameliyathaneye gidiyorum. Ameliyathanenin kapısında Baltalimanı’nın en harika hemşirini görmemle ağlamaklı ifademden de kurtuluyorum. Ve böylece, ameliyathanenin içinde buluyorum kendimi. İçerisi öyle soğuk ki… Birkaç soru cevap, doktorların kendi arasında konuşması ve ameliyat araç gereçlerinin hazırlanmasının hemen ardından, genel anesteziyle yaklaşık iki saat sürecek olan sancısız bir uykuya dalıyorum.

Ameliyathaneden çıkarılırken gözlerimi açıyorum. Olanları tam olarak hatırlamıyorum ama etraf soğuktu ve ben üşüyorum diye sayıklıyordum. Bir odada süresini tahmin edemediğim kadar bekledim. Bu süre içinde baş dönmem azalmış bu kez de nefes alamaz olmuştum. Oksijenli müdahalenin ardından ayağımın ağrısını hissetmiş olacağım ki, çok ağrıyor diye ağladığımı hatırlıyorum. Gerisi bölük pörçük birkaç görüntü… Yalnızca sürekli telefonum çalıyordu, birileriyle telefonda konuşuyordum. Başım çok kalabalıktı. Ağrım o kadar çok vardı ki, ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum. Yaklaşık altı şişe serumdan sonra, altı saati de doldurmuştum. Yemek yedim mi hatırlamıyorum. Sanırım bi ara doktor gelmişti. Ne söylediğini bile anımsamıyorum. Aklımda tek kalan, ameliyattan çıkan herkesin uyuduğuydu. Yalnız ben uyuyamıyordum. Saat bir ya da iki civarıydı… Hemşirenin, “sana narkoz etkisi yapan bir ilaç ve ağrı kesici iğne yapacağım, ardından uyuyacaksın” dediğini hatırlıyorum. Tahmin edebileceğin gibi sonrası yok. Ertesi sabah koltuk değneklerim alınmış, taburcu olmaya hazırdım. Önce koğuş arkadaşlarımla sonra hastanede kaldığım süre içinde tanıştığım insanlarla vedalaşmıştım. Sonrası uzun tabii…

Şimdi geriye dönüp bunları düşündüğümde gülümsüyorum. Başta hastane günleri iğrençtir diyenleri yalanlıyor, ardından hastanedeki bazı kişileri tanıdığım ve onlarla hala görüşebildiğim için mutluyum diyebiliyorum. Ne demişler, insanın hayatta bazı şeyleri yaşaması gerekirmiş.

Şimdi mi? Şimdi iyiyim. Ve tabii tümörüm. Ondan da kurtuldum. Dikişlerim alınalı üç ya da dört gün oldu. Tahmin edersin ki yaram çok çirkin. Ayrıca yürüyorum! Üstelik ayağımda sargı olmadan ve artık tek değnekle yürüyorum!

Zira biliyorum, uzun bir yola çıktım ve bu yolda, adım adım yürüyorum…

Metin Sabancı Baltalimanı Kemik Hastalıkları A.E. Hastanesi
9. Baltalimanı Koğuşu
22-23 Şubat Pazar/Pazartesi 2010
Ameliyat: 12.00-14.00


Yazılan tarih: 12 Mart Cuma – 03.00

Arzu Bıçakçı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder