13 Temmuz 2009 Pazartesi

Yalın Ayak…




Ve yalın ayak başlar nefret…
Gecelerce konuşamazsın ve kimselerle.
Susamazsın fıkır fıkır yanan ateşin dolgun alevlerine.
Sonbahar bilmez ki yaprak yaprak açan baharı…
Bilmez ki menekşe kokusunun,
burun deliklerinde bıraktığı hazzı.
Ve gecelerce yardım dileyemez ki sonbahar.
Bilmez ki tutam tutam yeşillikleri.
Bilse olmazdı adı, “ sonbahar…”
Güneş bilmez ki, kar nasıl erir.
Bilmez ki güneş nefreti, soğuğu…
Ve bir gece, çöldeki kum tanesi başlatır isyanı…
Çöl bilmez ki evladının tanımsızlığını…
Ve gece yarılarından birinde,
sabaha vurur ay…
Ay bilmez ki yıldızlar ondan uzaktır.
Bilse sevmezdi, sevse bilirdi.
Ve bir gece, yalın ayak başlar nefret.
Gece güneşinde kavrulur ayak.
Ve aya karşı, usulca ulur bir kurt.
Ve yalın ayak bir kurtla başlar nefret…
Ve nefreti tattığı müddetçe serinkanlı olur insan.
Ve bu kez, harbiden de son baharıdır nefretin…
Nefret bilmez ki son baharı!
Son deminde bir çay bahçesinde,
nefreti tatar insan…
“bitse de gitsek…” kıvamında bir boşlukta,biter insanoğlu…
Gider âdem,
gider Havva…
Ve bir gece, yalın ayak başlar nefret.
Gerisi kuzgun sürüsü gibi gelir zaten.
Nefret bir gece başlar
ve
bir gün,
bitmemek üzere devam eder.
Zira gün bilmez ki gece karanlıktır…
Bilse susardı.
Geceye susardı.
*Ve nefret bir gece, başladığı yerden devam eder,
usulca aya uluyan bir kurdun isyanı gibi,
kum tanelerini savurur güneye…
Ve çark, dönmeye başlar kuzeyden.
Gümüşi anıları düşer yalnız akşamlı karanlıklara.
Ve öyle bir gece de, yalın ayak toprakta yürür nefret.
Yarınları parçalanır, irili ufaklı…
İşte öyle bir gece de, devam eder yalın ayaklarda nefret…*
Larsuzra (;

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder