11 Temmuz 2009 Cumartesi

1o.o7.o9 emreaydın Konseri!



Günler hatta haftalar öncesinden planladığımız gibi, saatler yedi buçuğu gösterdiğinde konser alanında olduk. Burcu bizim için, sahneyi en iyi şekilde alan bir yer tutmuştu. Başta yeni yetme gitarcıların o bayıcı konserini izledik. Sonra,”Ah, Eray da burada olsaydı…” dedirten, Yunan dans gösterisini izledik. Bursa Yöresinden sonra da, Fransızların gösterisi başladı. Ama o da neydi? Yağmur başlamış, alanı kara bulutlar sarmıştı. Daha yağmurun iki üç damla çiselemesiyle, neredeyse bütün alan boşalmıştı. Aniden bastıran yağmur, bizi hazırlıksız yakalamıştı. Öyle ki, Gökçenur’un şemsiyesi bile pek işe yaramamıştı. Neyse, yağmurun altında kısa bir ıslanmadan sonra, Burcu’nun babası arabayla gelip aldı bizi ve evlerimize bıraktı. O kadar üzgün ve yorgundum ki. Günler öncesinden, bugün için hazırlanmıştık. Ama bu yağmur da Emre Aydın’ın sahneye çıkmamasını diliyordum. Ne de olsa evdeydim ve bir daha da gidemezdim konser alanına. Ama o da ne? Ablam aradı ve Emreaydın’ın konser hazırlığında olduğunu, on dakika içinde sahneye çıkacağını söyleyen Ziya’yı dinletti. O anki üzüntümü kimse tahmin edemez. Tam oturmuş, her şey bitti bari ablamlar eğlensin derken, Gökçenur’dan mesaj geldi: “ kanka, aşağıya in, konsere gidiyoruz!” Saat tam 22.23 idi. Ve 22.30 da sahneye çıkacaktı Emre Aydın… Sağ olsun bu kez Gökçenur’un babası bizi konser alanına tam vaktinde yetiştirdi ve protokolde oturabilmemiz için arkadaşını aradı. Ama her yer tıklım tıklım dolu idi ve bize yer yoktu. Biz Gökçenur ile dönmeyi düşünürken annesi geçiş yolunu bulmuştu bile…
Şimdi nerede miyiz? Sahne önündeyiz! Başından yakaladığımız konseri, sonuna kadar, her şarkıyı tekrar ederek geçiriyoruz. Konser bununla da bitmiyor. Emreaydın bizim olduğumuz yöne geliyor ve Gökçenur’la ikimiz başlıyoruz el sallamaya. El salladığımızı gören Emre, bize daha da yaklaşıp, sıcacık gülümsemesiyle, el sallamamıza karşılık veriyor. O güzel şarkıları birlikte sıralıyoruz dilimizde, gönlümüzde, ellerimizde ve alkışlarımızda…
Sonlara doğru klasik gitarı eline alıyor Emre. Gökçenur’un kulağına eğilip: “ gör bak, Git’i söyleyecek!” diyorum… Ve Git başlıyor! Mest oluyoruz, mest! Ve şarkının sonlarına doğru Emre, bizim olduğumuz tarafa gelip gelip gidiyor. Sonunda çığlıklarımıza karşılık veriyor ve gelip elimizi tutuyor… O kadar harikaydı ki…
MFÖ’den “ Ele Güne Karşı Yapayalnız”ı söylemeye başladığında, adeta göbek atıyoruz. E, bunu gören Emreaydın, bize karşılık vermez mi? Verir verir! Yanımıza geliyor ve oda başlıyor bizimle oynamaya…
Söylediği tüm şarkılardan zevk almıştım elbette. Ama o üç şarkı beni bitirmeye yetmişti. Söyleyeceğini asla tahmin etmediğim şarkısı, Gülümse Şimdi, Sensiz İstanbul’a Düşmanım ve Gökhan Kırdar’dan Yerine Sevemem!
Belki Bi Gün Özlersin şarkısı ve teşekkürleriyle son buluyor konser. Her şarkının ardından, “Büyükçekmece(İstanbul) Sağ olun çoook!” diye bağırıyor. Çok zevkli, fıkır fıkır bi rock konseriydi… Bu geceyi, unutulmazlar listeme ekledim bile…

Demek ki neymiş? Yağmurda da olsa, bırakmazmışız Emreaydınımızı (:

E, bu geceden de ne anlamış oluyoruz? Kaderin ve kısmetin önüne hiçbir şey geçemezmiş… (:
Teşekkürler Emreaydın ve ekibi,
Teşekkürler Büyükçekmece Belediyesi,
Teşekkürler kanka! :D

-Ve Gülümse Şimdi (Bebeğim)
Sakın ağlama, tanıdık yalnızlık, evvel Allah tanıştık evvelden
Kokunu bırakma, çok sevdim kokunu, bilemezsin al götür kokunu
Çocuktun hep sen, elinde balonla...
Engel miydim ben? İğne miydim?
Bir bakmışım ki ben, elmalar düşmüş, tükenmişiz, kepenkler inmiş...
-
Ve uğraşmak anlamsız
Yüzündeki yabancı
Her geçen saniye bana daha yabancı.
Ve böyle olmasın bildiğim gibi kal sen
Her geçen saniye daha da zorlaşmasın
Veeee gülümse şimdiiii !!!
Haklıydın hep sen, acılar bedava, mecburduk hep uzaktan bakmaya
Çok yorgunum ben, eski bir saat gibi...
Hırpalandım Isssstannnbulll gibi !!!

Beeebeeeğiiimm...
Oyunun en güzel yerinde zil çalınca üzülürdük ya...
Öyyleyiiimmm !!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder